2 Ağustos 2011 Salı

Takım elbiseli adamlar..

Uzun zaman olmuş yazmayalı buralara..
insanın hayatı çalkantılı ve zorlu dönemlerden geçtiğinde bazı konulara el atmak oldukça zor oluyor.. Şayet önemli bir işiniz varsa özellikle de markalı takım elbiseler giyiyorsanız o kıyafetin içinde ne olduğu yüreğinizde hangi fırtınaların koptuğuna kimse aldırış etmez. Önemli olan atılan imzalar, yapılan anlaşmalar, binilen arabalar ve içilen viskilerdir. Evet bir kadeh viski ve yapılan anlaşmalar .. Kimse gerisine aldırış etmez. Hiç kimse bir evvelsi akşam eşinizle aranızda geçen diyalogla ilgilenmez.. takım elbise giymek o anda canınız yayık ayranı çekiyor olsa bile viski içmek zorunda olduğunuzu bilmeniz gerektiği gerçeğinden çok da fazla birşey değil..

Hayat akışına son sürat devam ederken blogun kimse tarafından okunmuyor olması aslında olaya farklı bir güzellik katıyor desem kimse inanır mı : )

2 Şubat 2011 Çarşamba

blog yazmak

blog yazmak oldukça eğlenceli bir iştir, zira burada bahse geçen konulardan ötürü kendinizi baskı altında hissetmezsiniz.. aklınıza geleni yazmak/söylemek kadar eğlenceli başka ne olabilir ki :)

yaşadığımız yere ben matrix demeyi tercih ediyorum..
yaşadığınız yer neresi olursa olsun, ister atlantiste ister büyük çukurda olun olduğunuz yerde mutlak surette bir yerleşik düzen vardır, bu yerleşik düzenin mutlaka ör/adet gelenek/görenek adı altında mahalle baskısı yapabilmek amacı ile öngörülmüş bazı kuralları vardır. Örneğin canınız camınıza kan rengi boya sürmek ve tüm evi kırmızı yapmak istediğinizde matrix size bunun size ayıp/yanlış olduğunu söyleyecek ve sizi bu zevkten mahrum kılacak..
koşullar ne olursa olsun etrafımızdaki insanları rahatsız etmeyi asla kabul edemiyorum.. fakat toplumun kendi kendine kurallar icad edip bunu zorlaması da çok mantıklı gelmiyor.. sonuç olarak yüce yaradan bize gayet yeterli kurallar ve kullanım kulavuzunu göndermiş bulunuyor, bunun üzerine bir eyalet mahkemesi kurmak hiç te mantıklı gelmiyor bana..

işte bu yüzden ben de dilediğim şekilde kendimi ifade edebileceğim, zaman zaman saçmalayıp zaman zaman lafı "cuk" diye yerine oturtacağım bu blogu açmaya karar verdim..

iyi ki varsın blogspot ve gooooooogle : )

26 Ocak 2011 Çarşamba

Cazibe : )

Türk erkeğinin beğendiği kadın profili son zamanlarda dizilerde ortaya çıkartılandan aslında çok çok uzak.. ne hürrem sultan ne bihter ne de havucun annesi meltem bu profile yarım yamalak bile oturmuyor.. sürekli kocasını küçümseyen meltem, ne idüğü
belirsiz bir hürrem ne de kocasına boynuz takan bihter hiç birimizin hayal ettiği bi kadın profili değil.. fakat cazibe çok başka : ) atv nin belki en iyi yapımlarından diyebiliriz. Kadın dizi boyunca o kadar şebelek arasında insanın yüreğini hoplatacak kadar kibar, masum, güzel ve daha neler neler:) abartılı bir makyajı, tiki bakışları falan yok .. ama elinden gelen türlü işleri, cilveli duruşu ve hele de "erim" deyip durması benim çok ta hoşuma gidiyor.. Arkadaşlar arasında konuşulduğu kadar bunun diğerleri içinde geçerli olduğunu söylememde hiçbir sakınca yok .. normalde bi diziden bir filmdeki kadından bahsederken hiç sıkılmayan utanmayan arkadaşlar cazibe söz konusu olduğunda bir anda utanmaya başlıyorlar :) ilginç değil mi ?

22 Ocak 2011 Cumartesi

Komedi Hayat

Dilenci içeri girer;
-allah rızası için falan filan ..
hayırsever:
-buyur dayı (şırınk para sesi)
dilenci:
-evladım şurdaki malzemelerden birkaç parça bişey ver de satayım allah geçmişlerinin ruhuna falan filan ..
hayırsever:
-dayı elimden gelen bu falan filan
nankör dilenci:
-neyse canın sağolsun ama versen ne olurdu falan filan ..
~~
bugünlerde garip olaylar ve garip insanlar peşimi bırakmıyor..
heralde sessiz ve sakin etrafı dinlemek dürtüsü benim olaylara daha yakından daha içerden bakmamı sağlıyor. Gerçekten fakirimiz fakir değil, zenginimiz cömert değil. galiba her platformda övündüğümüz "Türk Kanı" bozulmuş veya asimile olmuş.. cömertlik, delikanlılık, tokgözlülük falan filan hepsi yalan olmuş dostlar..

dolaştım dünyayı giymedim başıma taç
ne zengini tok gördüm, ne fakiri aç
mevlam öyle bir fevr-i kanaat ver ki
namerde degil, merde dahi etme muhtaç..

19 Ocak 2011 Çarşamba

Kötüye kullanım bildir

yukarıdaki bant habire gözüme dolanıp duruyor..





"Kötüye kullanım bildir."
keşke diyorum insanların üzerinde de bu şekilde butonlar olabilse.. patronun seni kötüye kullandığında bunu bildirebilecek bir buton veya mecra olsa.. diyorum.. aklıma geliyor..
Tanrım, Allah'tır senin adın..

dün pek bişeyler yazamadım, doğrusu bu konuda da hiç endişelenmiyorum.

ben zayıflayamayacağım anlaşılan.. çok yiyiyorum.. toparlamam ve atak yapmam gerek..

Allahım, sen düşkünlerin vekilisin, bana yardım et..

Please Wait..

evet böyle diyor içimden bir ses.. "lütfen bekle" ürkek bir çocuğun gece sokakta yalın ayak yürümesi kadar naif, sessiz ve huzurlu bir bekleyiş..
her adım atışımı daha da ağırlaştırıyor bu bekleme olgusu.. bekliyorum. beklenen bir insan yok sevdiğim eşim ve iki tane mıncırığım var.. düşünüyorum bazen neyi bekliyorum diye..
an'ı bekliyorum galiba..
Bu bekleme duygusu bana bazen huzur katmasına rağmen çoğunlukla ayağıma dolanıyor.. yapacaklarımdan beni alıkoyuyor, şimdi zamanı değil. Bekle.. bekle..

17 Ocak 2011 Pazartesi

Bu ne telaş

İnsan yeni bir şeye başladığında ne de çok heyecanlı oluyor.. şayet içinizden birşeyler yazmak geçiyorsa bunu mutlaka yapın birşeyler yazın.. saçmalayın..

bu blogta en çok karşılaşacağım şey bu.. içimden geldiği anda yazmak sadece bu kadar ..